Antalya’nın Demre ilçesine bağlı Kaleköy’de (antik dünyadaki ismiyle Simena) bir hafta geçirdikten sonra, Likya kentlerinden Myra’yı gezmek ve ardından Andriake antik kentinde kurulmuş Likya Uygarlıkları Müzesi’ni ziyaret etmek oldukça pekiştirici oldu.
Simena Antik Kenti
Simena küçük bir Likya kıyı kenti. M.Ö. 4. yüzyıldan günümüze kadar iskan görmüş stratejik bir nokta olma özelliği taşıyor. Bu özelliğinin en canlı kanıtı günümüze dek sağlam kalmış kaleden, Kekova ve çevresini geniş bir açı ile izlemek mümkün. Kaleköy karayolu ile ulaşımı tercih edilmeyen, Türkiye’nin denizden ulaşılabilen nadir yerleşimlerinden biri. Üçağız’dan tekne veya motorlarla ulaşım söz konusu.
Simena kentinin adının ilk kez Pilinius (M.S.1.yy.) tarafından anılmış olmasına rağmen Likya yazısıyla yazılmış kitabe ve Aperlai’de bulunan gümüş sikkeden yola çıkarak tarihi M.Ö. 4. yüzyıla kadar uzanmakta. Kent, Aperlai başkanlığında, Apollonia ve Isinda’nın da dahil olduğu bir fedarasyona üye olup, Likya birliğinde Aperlai şehri tarafından temsil edilir. Bölge Roma İmparatorluğu’na katıldıktan sonra Simena’nın bağımsız bir şehir olarak yaşamını sürdüğü bilinmekte. Kıyıdaki M.Ö.79 yıllarında yapıldığı düşünülen, Roma hamam kompleksine ait yapı kalıntılarında yer alan kitabede ise “Aperlai halkı ile meclisi ile birliğin diğer şehirleri tarafından İmparator Titus’a armağan edilmiştir” ibaresi bulunmakta.
Sahilden kaleye dik bir patika ve yer yer antik basamaklar yardımıyla ulaşılıyor. Yolda dikkati çeken iki lahitten biri İdagros’un oğlu Mentor’a ait, diğeri ise cephesinde bir ekstedraya sahip. Daha yukarıda ise kale duvarının hemen alt kısmında bir tapınak ile bağlantısı bulunan stoa var; günümüze geç bir duvar örgüsünde kullanılmış bir kaç blok ile Kallippos adının okunduğu bir yazıt parçasından başka bir iz kalmamış.
Kalenin içinde, tamamen kayadan kesilerek oluşturulmuş, sadece 7 adet oturma sırasına sahip küçük güzel bir tiyatro yer alıyor. 300 kişiden fazlasını alamayacak bu tiyatro şehrin büyüklüğü konusunda açık bir gösterge.
Kalenin kuzey yamacında nekropol alanında çeşitli oranlarda insanlar tarafından zarar verilmiş taş blok lahitler yer alıyor.
Antik kentte ev tipi kaya mezarları da görülmekte.
Esasında Kaleköy’de kıyıda suyun içinde bulunan lahit gezginlerin ve fotoğraf tutkunlarının karelerinde yer alan Kekova’nın en çok bilinen lahitidir diyebiliriz.
Simena’nın pek çok yerinde çoğu poligonal taş örgüsüne sahip, özel kişilere ait evlerin kalıntıları bulunuyor; bunların bazıları güncel kullanımlar için yeniden düzenlenmiş.
Karşıda Kekova Adası’nın Simena’ya bakan kıyılarında denizin 4-5m derinliklerine kadar uzanan, yarısı suyun içinde, yarısı dışında taş merdivenler, ev kalıntıları, iskele kalıntıları gibi antik çağlardaki depremlerde kısmen suya gömülen uygarlığın izleriyle dolu günümüzde “Batık Şehir” adıyla anılan bölge yer alıyor. Burası en az M.Ö.5. yüzyıldan beri ticari ve askeri üs olarak kullanılmış olan, Kekova’nın en renkli köşelerinden birisi. Bu bölgede yüzmek yasak. Hemen yakınındaki Tersane Koyu ise hem yüzülebilen hem de Bizans Dönemi’ne ait bir bazalika kalıntısının da yer aldığı arkeolojik kalıntıların yoğun olduğu bir koy. Üçağız koyundaki küçük adacıklar Antik Dönem’de yapılara malzeme sağlamak amacıyla neredeyse deniz seviyesine kadar parçalanarak taşınmış.
Myra Antik Kenti
“Tanrı’nın hizmetkarı kudretli Nikolaos’un şehrin adına uygun olarak mür fışkırttığı, Likyalıların üç kez kutsanmış ve mür teneffüs eden şehri” İmparator Constantinus Porphrogenitus Myra şehrini işte böyle tanımlar.
Antalya’nın Demre ilçe merkezinde ve civarında yer alan Myra Antik Kenti özellikle Likya Dönemi kaya mezarları, Roma Dönemi tiyatrosu ve Bizans Dönemi Aziz Nikolaos Kilisesi (Noel Baba) ile ünlüdür. Kaya mezarları, Likçe yazıtları ve sikkeler, Myra’nın en azından M.Ö. 5. yüzyıldan itibaren varlığını sürdürdüğünü gösterir.
M.S. 2. yüzyıl Myra’nın büyük bir gelişmeye sahne olduğu dönemdir. Likya Birliği’nin metropolisi olan şehirde, Likyalı zengin kişilerin yardımları ile birçok yapı inşa edilmiş ve onarılmış, Bizans Dönemi’nde ise Myra, dini yönden olduğu kadar idari yönden de önde gelen şehirlerden biri olmuş. Myra’nın günümüze dek ulaşan ününde, Aziz Nikolaos’un (Noel Baba) M.S. 4. yüzyılda şehrin piskoposu olmasının ve ölümünden sonra aziz mertebesine ulaşıp adına kilise yapılmasının rolü büyüktür. Myra, 7. yüzyıldan itibaren gerek deprem, su baskını ve Demre Çayı’nın getirdiği alüvyonlar, gerekse Arap akınları sebebiyle önemini yitirip 12. yüzyılda köy hüviyetine dönüşmüştür. Akropolün güney eteğinde yer alan tiyatro, gerek oturma sıraları gerekse sahne binası ile iyi korunmuş bir Roma Dönemi tiyatrosunun özelliklerini yansıtır. Sahne binası ikinci katın yarısına kadar ayakta olup, tiyatronun hemen iki yanında, kabartmalı ve düz kaya mezarları yer almaktadır. Özellikle içlerinde duvar kabartmaları da yer alan bazı mezarlar çok etkileyici yapılardır.
Likya Konfederasyonu’nda üç oy hakkına sahip altı şehirden biri olan Myra’nın “En parlak kent” unvanıyla anılması ne denli önemli bir kent olduğunu göstermektedir. Myra’nın Likya Konfederasyonu’na ait sikkelerin yanında kendi adıyla basılmış sikkelerinde, şehrin ana tanrıçası Artemis’in Anadolu’nun en eski tanrıçası Kybele formunda temsil edilmiş olması ayrı bir önem taşımaktadır. M.S. 5. yüzyılda Likya Eyaleti’nin başkenti olan Myra’nın, St. Paul ve arkadaşlarının uğradıkları kent olması da Hıristiyanlıkça ayrı bir önem yüklemektedir.
Aziz Nikholas’ın ünlü kilisesi Demre’nin merkezinde yer alıyor. Eskiden hacıların yoğun ilgi gösterdiği bu kilise günümüzde de çok yoğun ziyaretçi ağırlıyor. Batıda Santa Klaus adıyla Noel Baba hikayeleri ile ünlü Aziz Nikholas hakkında çok sayıda da mucize gerçekleştirme hikayeleri mevcut. Kutsallığı bir yana mimari olarak çok da seçkin bir yapı olmayan kilisede geçmişte yer alan Aziz Nikholas’ın mezarının akibeti de çok belirgin değil. 1807 yılında Bari’den gelen bir grubun mezarı açarak azizin kemiklerini İtalya’ya götürdüğü en yaygın inanış.
Andriake Örenyeri ve Likya Uygarlıkları Müzesi
Andriake Liman Kenti güney yerleşiminde yer alan agora/plakoma, sarnıç, granarium yapısı, hamamlar, kiliseler, sinagog vb. liman yapıları ile onurlandırma anıtlarının 2012-2014 tarihleri arasında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından “Andriake Ören Yeri Ziyaretçi Karşılama Merkezi ve Gezi Güzergâhı Düzenleme Projesi” kapsamında yürütülen restorasyon çalışmaları tamamlanıp, bölge 2015 yılı Haziran ayında ziyarete açılmış.
M.S. 2. yüzyılda yapılmış olan granarium (tahıl ambarı) yapısı günümüze kadar sağlam olarak ayakta kalabilmiş niteliği nedeniyle Likya uygarlığının tanıtımının yapıldığı bir müze olarak düzenlenmiş. 2307m² alana sahip yapı 8 salondan oluşmakta. Myra, Patara, Olympos, Arykanda, Tlos, Ksanthos, Antiphellos ve Pınara kentlerine göre düzenlenen salonlarda Likya tarihi, coğrafyası, epigrafisi, ekonomik ve sosyal yaşamı, din kültürü, tarihsel gelişimi modern teşhir üniteleri, bilgi panoları, canlandırma ve interaktif sunumlarla desteklenerek tanıtılmakta.
Müzede en çok ilgimi çeken bölüm Mureks işliklerinin anlatıldığı kısım oldu. Antik Dönem’de giysilerde kullanılan mor renkli boya, üst sınıfın konumunu gösteren önemli bir semboldür. Bu boya en iyi mureks türü deniz kabukluları (purpur) vasıtasıyla elde edilir. Öncelikle büyük miktarda deniz kabuklusu tuzaklama veya dalış yoluyla elde edildikten sonra amfora içinde canlı bir şekilde depolanır. Daha sonra kabuklar tek tek kırılarak veya topluca ezilerek boyanın özütü çıkarlır. Çıkarılan özütün kazanlara alınıp, günlerce süren ısıtılıp süzülme işleminden geçirilmesiyle birlikte saf boya elde edilir. Akdeniz çevresinde M.Ö. 2. bininin başlarından itibaren mureks boyası üretiminin yapıldığı bilinmekte olup, Likya Bölgesi’nde Phaselis ve Aperlai’nin yanı sıra Andriake de önemli bir mureks üretim merkezi. Mureks işlikleri, Andriake Ticaret Agorası’nda (Plakoma) yer alan bazı dükkanların içinde bulunmakta. Bu işlikler seremik fırınlarına banzemekle birlikte dairesel formlu olup işliklerin ortasında bir platform ile etrafını çevreleyen kanal yer almakta. Yapılan kazılardan elde edilen bilgilere göre Andriake’de mureks boyası üretimi M.S. 7. yüzyıl ortalarına kadar devam ettiği anlaşılmakta.
“Andriake Ören Yeri ve Likya Uygarlıkları Müzesi”nde henüz çağdaş müzecilik anlayışının önemli bir unsuru müzede eğitim çalışmaları ile ilgili sistematik çalışmalar yapılmıyor olması üzücü olmakla beraber, pek çok ören yeri gibi Andriake Ören Yeri de üstelik bir de müzesinin olması avantajı ile müze eğitimi çalışmaları için yüksek potansiyele sahip.
Müzenin içinde bulunduğu Andriake kentinin M.S. 7. yüzyıla kadar işlevselliğini koruyan limanı bugün bataklık haline gelmiş ve deniz ile ulaşımı kesilmiş durumda. Ticari gemiler için korunaklı bir liman olmasının yanı sıra lojistik destek sağlayan tesisleri ile gemicilerin vazgeçilmez uğrak noktası olan Andriake’nin bugün kullanılmayan rıhtımında, içinde amphoralarla zeytinyağı, şarap gibi sıvı malzemenin taşınmasını gösteren Antik Dönem Ticaret Gemisi canlandırması yer alıyor. Proje kapsamında gerçekleştirilen karşılama birimleri (toplantı salonu, kafe, wcler) ve çevre düzenlemeleri müze ve ören yerine artı değer katmakta.
Kaynaklar
Bean, G.E. (1997). Eski Çağda Likya Bölgesi. 1. Baskı, Arion Yayınevi: İstanbul.
Müze Kart (2019). Antalya Simena Ören Yeri.
https://muze.gov.tr/muze-detay?DistId=SIO&SectionId=SIO01 adresinden 01.09.2019 tarihinde erişilmiştir.
Türkiye Kültür Portalı (2019). Myra Antik Kenti.
https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/antalya/gezilecekyer/myra adresinden 01.09.2019 tarihinde erişilmiştir.
Türkiye Kültür Portalı (2019). Likya Uygarlıkları Müzesi/ Andriake Ören Yeri.
https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/antalya/gezilecekyer/likya-uygarliklari-muzesi–andriake-orenyeri adresinden 01.09.2019 tarihinde erişilmiştir.