Bayburt’un, Bayraktar Köyü’nde yer alan Baksı Müzesi’ni en güzel Emre Zeytinoğlu’nun tanıtım kitabına verdiği isim ile ifade etmek mümkün “Baksı, bir boşluğa işaret bırakmak”.
Bayburt doğumlu sanatçı ve akademisyen Prof. Dr. Hüsamettin Koçan’ın doğduğu topraklara yaşam birikimini taşıma çabası olarak ifade ettiği girişimi 2000 yılına uzanıyor. Bu fikri hayata geçirmek amacıyla 2005 yılında Baksı Kültür ve Sanat Vakfı kuruluyor. Müze başta sanatçılar olmaka üzere çok sayıda gönüllünün katkısıyla yıllar içinde bir toplumsal projeye dönüşüyor.
Bayraktar Köyü’nün eski adı olan Baksı Kırgız Türkçesi’nde şaman anlamına geliyor. Halk arasında yakın zamana kadar sürdürülen bazı alışkanlıklar, köyün uzak geçmişte şaman geleneğinden beslendiğini düşündürüyor. 2010 yılında açılan müzeye bu ismin seçilmesi şaman sözcüğünün “şifacı, yardımcı, koruyucu” gibi anlamlarının, müzenin misyonlarıyla örtüşmesinden kaynaklanıyor.
Baksı Müzesi (http://baksi.org/tr/anasayfa) diğer müzelerden farkını, amaçlarını ve hedeflerini şöyle tanımlıyor;
Baksı Müzesi, kendisini sadece seyirlik bir müze olarak sınırlamayan, o bölgede yaşayan insanlara imkânlar sağlayan, eğitim veren, o topraklarda yaşamayı bir sevinç haline getirmek isteyen bir müzedir. Geleneksel kültürü koruyarak, gelecek kuşaklara aktarmak için araştırmalar yapan, bu zeminden hareketle özellikle kadın istihdamı projelerini uygulamaya koyan bir müzedir. Bulunduğu bölgede özel yetenekli çocukları tespit edip, burslarla eğitimlerine katkıda bulunarak, özellikle tasarım, sanat ve kültür alanlarında gelişmeleri için projeler uygulamaktadır. Diğer müzelerden farklı olarak gelenekselle sadece bir yöne ve döneme ait olmadan gelenekselle çağdaşı aynı zeminde buluşturan, bünyesinde kurduğu üretim birimleriyle, ekonomik hedefler oluşturan özel bir kimliğe sahiptir.
Çağdaş sanat ve geleneksel el sanatlarına aynı çatı altında yan yana yer veren müze, sergi salonları, depo müze, atölyeler, konferans salonu, kütüphane ve konuk evi ile 40 dönümlük bir araziye yayılıyor.
1500 m²’lik ana sergi salonu, güncel sanatın ve tasarımların sergilendiği iki bölümden oluşuyor. Periyodik sergilerin açıldığı bu bölümde günümüz sanatı ve tasarımlarına ilişkin sergiler interdisipliner bir yaklaşımla yer alıyor.
1000 m²’lik kapalı alana sahip ola Depo-Müze, müzenin sahip olduğu koleksiyonların, korunduğu ve izleyici ile paylaşıldığı bir bölüm olarak planlanmış. Bu alanda günümüz sanatının örnekleri ile birlikte; halk resmi koleksiyonu, camaltı ve işleme koleksiyonu, yazı resimler, şifa tasları, alemler, taş baskılar, çömlek ve seramikler, ehramlar sergileniyor.
Kütüphane biriminde ağırlıkla sanat yayınları ve halk bilimiyle ilgili yayınlar yer almakta. Özellikle çocukların kullanımı özendirilmeye çalışılan Baksı Kütüphane’ye kitap, dergi ve görsel-işitsel malzeme bağışı yapılabiliyor (Bağışlarınız için koordinasyonbaksi@gmail.com adresinden iletişime geçebilirsiniz).
Seminer, konferans, panel, sempozyum ve gösterilere ev sahipliği yapan, 150 koltuk kapasiteli, teknik donanımlı salonda eğitici programlar düzenleniyor. Bu salon aynı zamanda, çevre köylerin önemli gün ve kutlamalarda bir araya geldikleri ortak bir sosyal buluşma mekanı olma yolunda ilerliyor.
Baksı Müzesi Konukevi ise Taş Odalar, Kıraç Evler ve Genç Odalar olmak üzere farklı tipte odaları ile aynı anda 52 kişinin konaklamasına imkân sunuyor.
Büyük şehirlerdeki pek çok müzenin aksine Baksı Müzesi’nde çağdaş müzecilik anlayışı ile paralel atölye ve müze eğitimi çalışmalarına da yer veriliyor olması oldukça sevindirici. 2013 yılından itibaren geleneksel hale dönüştürülen ve Ekim 2018’de 6.sı düzenlenen Baksı Müzesi Öğrenci Sanat Şenliği aynı zamanda çevre illerden başarılı öğrencilere burs imkanı da sağlamakta.
Topoğrafya ile uyumlu yapıların yanı sıra özellikle müzenin sergi salonlarının olduğu bölümü mimarisi ile de oldukça ilgi çekici.
Ziyaret ettiğimde aylardan Haziran olunca müzeye doğru, yeşillenmiş dağlar arasında, yer yer Çoruh Nehri’nin kollarını görerek yol almak ayrı bir keyifti. Müze uzaktan belirdiğinde tam da boşlukta tek bir nokta gibiydi. Sanki yollar bitiyor ve ötesi yok. Halbuki Bayraktar (Baksı) Köyü müzeden de ötede.
Müzenin koleksiyonunu, geçici sergileri uzun uzun gezseniz de muhteşem coğrafya karşısında insan hiç de ayrılmak istenmiyor oralardan. Kafenin terasında Çoruh Nehri’ne karşı kahvelerimizi yudumlarken, geceleri yıldızların nasıl da parlak izleneceğini hayal ediyor “Bir sonraki sefer kesinlikle burada konaklamalıyız” diyoruz.
Türkiye’de pek çok kurum ve organizasyondan ödül almış olan Baksı Müzesi, Avrupa Parlamenterler Meclisi tarafından verilen “2014 Yılı Avrupa Konseyi Müze Ödülü”nün de sahibi.
Son olarak müzenin kurucusu Prof. Dr. Hüsamettin Koçan’ın Avrupa Parlamenterler Meclisi Ödül Töreni’nde yaptığı konuşmadan notlarla bu özel müzeyi biraz daha tanıtmak mümkün olacak düşüncesindeyim;
Müze’nin, sosyal erozyon nedeniyle bölgede yaşanan kültürel değerlerin kaybı ve yabancılaşma gibi sorunlara çözüm üretme fikrinden doğduğunu, bugünlere Bayburtluların, özellikle de kadın ve çocukların inancı ve emeği ile geldiğini belirten Koçan, konuşmasında “Baksı Müzesi için anahtar kelimeler, periferi, sivil sürdürülebilirlik, üretim, göç, yabancılaşma, kültürel demokrasi, sanatçılar, kadın ve çocuklardır. Bu kelimeler aynı zamanda hayallerimizin de üst başlıkları. İzleğimiz her zaman insan öyküsüne, kenara itilmiş hayatlara, unutulanlara ve ön yargılara doğru yürümek oldu. Ön yargıların yok edici baskısına karşılık, insan yanında olmayı seçtik. Çünkü hedefimiz Türkiye’nin en yoğun göç veren bölgelerinden biri olan Bayburt’a yaşam soluğunu sanatla yeniden kazandırmak, bölgenin ekonomik yaşamını canlandırmak… Bir diğer hedefimiz de bölge insanının yitirmekte olduğu geleneksel zanaatı, çağdaş sanatla aynı mekânda sergileyebileceğimiz bir kültür-sanat merkezi yaratmak. Böylece çağdaş sanatı periferiye taşıyarak merkezle aramızdaki mesafeyi kapatabileceğimize inanıyoruz.” diyor.
Ellerine sağlık Özlem, paylaştığın için çok teşekkürler
BeğenLiked by 1 kişi