I.M. Pei’in Ardından Louvre Müzesi ve Cam Piramit

Fransız yazar La Font de Saint Yenne’nin 1746’da halkın gezebileceği müzelerin kurulması fikrini ortaya atışının ardından Londra’daki British Müzesi (1759) gibi 18. yüzyılda kurulan müzelerden birisidir Paris’teki Louvre Müzesi (1793). Fransız Devrimi’nin ardından halk kraliyet sarayı ve hazinelerinin sahibi olurken, Louvre Sarayı da Fransızların zaferinin gözler önündeki mekanıdır. İhtişamlı kraliyet koleksiyonları ve hükümdarların özel koleksiyonları artık halkın ziyaretine açılmıştır. Louvre Müzesi’ni müzelerin doruğuna çıkartan kuşkusuz tek başına bu ihtişamlı koleksiyonlar değil, esas etken 19. yüzyılda Paris’in sanatın merkezi ünvanına erişmesidir.

Louvre Müzesi’nin ana avlusundaki (Napolyon Avlusu) Cam Piramit’e gelince; tarihi yapılara yapılan ilavelerin üslupları konusundaki tartışmalarla bağlantılı ilk hatırladığım, mimarlık öğrencisi iken Yapı dergisinde okuduğum bu piramit, piramitlerdir. Bir de yabancı mimarlardan I.M. Pei’yi iyi hatırlıyorum 30 yıl öncesinden öğrencilik yıllarımdan. İşte o piramitlerin yani Fransız Devrimi’nin 200. yılında Louvre Müzesi için yapılan projelerin mimarı I.M. Pei Mayıs 2019’da 102 yaşında aramızdan ayrıldı.

İnşa edildiği yıllarda uzun tartışmalara sebep olan cam piramitler en çok tarihi avluyu çağdaş malzemelerle görsel olarak bölmesiyle eleştirilmişti diye anımsıyorum. Müzeye giriş çıkışların düzenlendiği bu alan yerin altında şeffaf piramitler sayesinde çok etkileyici ve aydınlıktı, ama avluda esasında bir tür kabuk olan bu büyük piramit yerine şeffaf, yüksekliği daha az bir örtü olsa avludakilerin tarihi mekanı hissetmeleri ve sarayın cephelerini bir bütün halinde görmeleri sağlanamaz mıydı? Tabi ki olurdu ama o zaman bu yapı inşasından 30 yıl sonra Louvre Sarayı kadar ünlü olmazdı her halde.

Paris – 2005

Müzelere olan ilgimdem Louvre’u görmeyi çok istiyordum. Ama öğrencilik yıllarımdan aklımda kalan tartışmalardan bir o kadar da piramitleri merak ediyordum. İlk tanışmam 2008 yılındaydı, sonrasında bir kaç kez daha gittik. Müzede uzun saatler geçirmeme rağmen halen görmediğim salonları ve bir çok eser var. Piramitlere gelince; ben çok beğendim. Piramitlerin altındaki giriş mekanını o kadar sevdim ki her seferinde çok merak ettiğim salonlara bir türlü geçemiyorum. Merdivenlerden inip inip çıkmak istiyorum adeta. Avluya gelince saray cepheleri öyle uzun, avlu öyle büyük ki, bende hiç bir zaman piramitler bölüyor hissi yaratmadı. Üstelik günün değişik zamanlarında piramitlerin çevresindeki havuzlara hem piramitlerin hem de sarayın yansımaları muhteşem görseller sunuyor.

Görseller deyince JR’ın 30. yıl sebebiyle hazırladığı  The Secret of the Great Pyramid isimli çalışması yakın zamanda ziyaretçilerin ilgi odağı olmayı başardı.

JR – The Secret of the Great Pyramid

Müzenin içi kadar avluları ve  hemen bağlantılı Tuileries Bahçeleri’nin de her daim yaşayan alanlar olarak, günlük hayata dahil olabildiği Louvre’un çevresini düşündüğümde piramitleri sevdiğimi söylemek istiyorum. Müze mimarisine pek çok katkıları olan Çinli mimar I.M. Pei huzur içinde uyu.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi:
search previous next tag category expand menu location phone mail time cart zoom edit close