Samsun Müzesi

Çok farklı bir heyecanla gittim Samsun Müzesi’ne. Bu blogda Müze Yolculuğum bölümünde de adı geçen Samsun Arkeoloji Müzesi benim arkeolojiye ve müzelere ilgimi keşfettiğim, sonrasında bir tutkuya dönüşen yolculuğun tetiklendiği yerdi. Eski müze 1981 yılında  açılmış. Ortaokul birinci sınıfta gitmeye başladığıma göre ilk günlerinden itibaren ziyaretçisiydim diyebilirim. Sadece içini değil dış görünümünü de çok severdim.

Doğrusu eski müze binasından vazgeçmeyi hiç istemiyor, yenisini de çok merak ediyordum. İhalesi yapılalı çok olmuştu. 19 Mayıs’ın 100. Yılına, 2019’a yetiştirilmesi planlanmıştı diye biliyorum. Maalesef Cumhuriyetin 100. Yılına 29 Ekim 2023’e de yetişemedi, 13 Mart 2024’de açıldı. Samsun’da yapılan en büyük kültür ve turizm yatırımı olarak ifade edilen Samsun Müzesi’ne yaklaşık 500 milyon TL harcandığı bilgisine ulaşabildim. Yeni açıldığı ve ücretsiz olduğu için bayram günlerinde gezmenin çok keyifli olmayacağını tahmin ediyordum ama Samsun’daydım, ertelemek istemedim. Nasıl olsa tekrar tekrar giderim diye düşündüm. Eski müzeye de öyle yapmıyor muydum? Kapanana kadar kim bilir kaç kez gezmiştim?

Mimari projesi CAA Studio tarafından tasarlanan yapı, 2018 Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri’nde proje dalı ödülüne layık görülmüştü. Aşırı kalabalığın, dağınık bir şekilde oradan oraya savrulmasından binayı yeterince inceleyemediğim için yapının mimarisine dair yorum yapmam yanlış olur. Seçkin bir de ödül aldılar mimarların emeklerine sağlık. Keşke iç mimarisi ve müze teşhiri için de yapanların ellerine sağlık diyebilseydim.

Karadeniz’in dalgalarından esinlenildiği çokça yazılan binanın 10.000m² olduğunu belirten tasarım ofisi yapıyı şöyle anlatıyor:

Samsun Müzesi, Karadeniz bölgesinin arkeolojik ve etnografik mirasını sergileyecek. Müze, Samsun şehrinin kıyısı boyunca neredeyse kesintisiz uzanan uzun yeşil kuşakta yer almaktadır. Bu rekreasyonel yeşil kuşak içinde bir deneyim noktası olarak düşünülmektedir. Amaç, kıyı şeridindeki akışın sürekliliğini ve doğrusallığını korumaktı. Kıyı şeridiyle hizalanan çizgiler, yan yana konumlanan duvarların kılavuzlarını tanımlıyor. Farklı yüksekliklerdeki bu kalın duvarlar hem aralarındaki sirkülasyon ve sergi mekanlarını tanımlıyor hem de sergilenen eşyaları kendi kalınlıkları içerisinde barındırıyor. Ziyaretçiler farklı tavan yüksekliklerine sahip salonlardan geçerek sürekli bir sergi hattını takip ediyor. Bu duvarların arasında kalan duvarlar ve çatılar yeşil kuşak boyunca sürekli peyzaj elemanları olarak karşımıza çıkıyor. Müzenin çatısı, binanın sahil kenarındaki dik yamaçtan algılanan cephesidir.”

Ulaştığımızda insanlar akın akın girişe doğru ilerliyor ve otopark hınca hınç doluydu. Bu tarz özenle tasarlanmış, yapımı heyecanla beklenmiş bir devlet müzesi olarak en son Eylül 2023’de Troya Müzesi’ni gezmiştim. Binanın mimarisi, sergileme ve ziyaret rotalarını çok beğenmiştim. Gezerken bir yerleri atladım mı hissine hiç kapılmıyordunuz. Çok iyi bir ekiple oldukça bilinçli yönetilmesi de Troya Müzesi’ne ayrı bir değer katıyordu. Sonuçta Samsun Müzesi’nin kapısından da benzer bir beklentiyle girdim. En başta da Amisos Hazinesi’ni görmek için sabırsızlanıyordum.

Samsun’un isminin de kaynağı olduğu varsayılan Amisos Antik Kenti’nin buluntuları geçmişte de müzede yer alırken 1995 yılında içindeki hazinesiyle birlikte bir mezar odası bulunması müzenin çok kıymetli bir koleksiyon kazanmasına sebep olmuştu. Karun Hazinesi’nden sonra Türkiye’de bulunan en kıymetli hazine diye söz edilen Amisos Hazinesi’ni eski müzede mütevazı bir vitrinde sergilenirken görmüştüm ve çok etkilenmiştim. Acaba bu yeni müzede bu özel koleksiyon nasıl sergileniyor, yabancıların “Masterpiece” dediği müzenin başyapıtları nerede, nasıl diye başladım gezmeye.

Milyonlarca yıl öncesinin folsilleriyle başlayan kronolojik yolculukta M.Ö dönemlerde ilerlerken karşılaşılan maketler ve canlandırmalar dengeliydi. Bunu not düşüyorum çünkü ilerleyen bölümlerde benim görüşüm maket olayının ölçüsü kaçmış dengeler bozulmuş.

Ve nihayet Amisos Hazinesi… Tanıyordum gördüm, arıyordum buldum…. Ya çığırtkan misali yüksek tondan bağırırcasına bilgi aktararak dolaşan görevli olmasa diğerleri nasıl bilecek? Bulacak? Çok farklı hayal etmiştim. Gaziantep Zeugma Müzesi’ndeki Çingene Kızı gibi labirentte ilerlerken ansızın karşınıza çıkmasa bile Troya Müzesi’ndeki Polyksena Lahti gibi, Selçuk Müzesi’ndeki Artemisler gibi (daha pek çok örnek verebilirim) Amisos Hazinesi de hak ettiği değere yaraşır özel bir tasarımla sergilenemez miydi? Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yeni inşa edilen ve restorasyondan geçen pek çok müzesinde çok iyi örnekler varken Samsun Müzesi bu konuda tam bir hayal kırıklığı oldu. Amisos Hazinesi’ni sıradan bir vitrinde görünce o kadar şaşırdım ki toplu halde bir fotoğrafını bile çekmemişim. Parçalı bir şeyler paylaşacağım. Bir de eski müzeden bir fotoğraf.

Henüz iki adım atmıştım ki şaşkınlığım daha da arttı. On bir, on iki yaşlarımda hayatımda ilk defa gördüğüm mozaik yanı başımdaydı. O yaşlarda tepeden bakarak tamamını görebiliyordum ama şimdi imkansızdı. Ne demek istediğimi eski yeni fotoğraflar bir arada daha iyi anlatabilirim sanırım. Niye tamamını göremiyordum çünkü taban mozaiği yerden 50-60cm yükseltilmiş bir platform üzerinde duruyordu. Çok az eğim de olsa nereden bakarsanız bakın tamamını algılamak çok güçtü. Adı üzerinde taban mozaiği bir villanın tabanına yapılmış ve yukarıdan bakmamız gerekiyor. Eski müzede geçtiğimiz yüz yılda birileri bunu düşünmüş ve bir kaç basamak çıkarak üst kottan izleme imkanı sunmuş.

Çok daha küçük müzelerden yüzlerce fotoğrafla ayrılırken bu kocaman müzede şaşkınlıktan etnografya kısmı dahil sadece 52 fotoğraf çekmişim.

Ah o üç güzeller… Ne çok severim… Arkeoloji müzelerinin olmazsa olmazı. Bunu da mı yazmayayım? Üç güzellerin önündeki camın ek yerine bakar mısınız, yanındaki eserle yer değiştirse sorun kalmayacak. Eseri önünde bu bölüntü olmadan görmek ya da fotoğrafını çekmek mümkün değil.

Eski müzede de etnografik eserler vardı. Adı zaten Samsun Arkeoloji ve Etnografya Müzesi olarak geçiyordu. Ancak bu müzedekiler kadar baskın değildi. Arkeoloji bölümündeki maketlerin aksine Osmanlı Dönemi ve Etnografya müzesine geçişte çok sayıda ve büyükçe bina maketleri kullanımı hatta koca koca develerin sergiye dahil edilmesi dengeyi, müzenin büyüsünü bozmuş diye düşünüyorum.

Samsun’da çok güzel bir kent müzesi vardı. Vardı diyorum çünkü bir süredir kapalı. Sanırım temelden gelen sudan dolayı teknik olarak sıkıntılı. Samsun Kent Müzesi açıldığında o güne kadar Türkiye’de gördüklerimin en iyisiydi. Teşhiri çağdaş müzecilik anlayışıyla hazırlanmıştı. Samsun’a özgüydü yani diğer kentlerdeki gibi bir birinin aynısı canlandırmalarla dolu değildi. Bölgedeki tütün yetiştiriciliğini ve fabrikayı çok güzel anlatılıyordu. Tüm ilçelerle ilgili detaylı bilgi alabiliyor, mübadeleye dair pek çok şey öğrenebiliyordunuz. Tütün demişken Bafra’da bir Tütün Müzesi var, çok güzel hazırlanmış ve ziyaret ettiğimde harika bir ekibi vardı. Yolunuz düşerse tavsiye ederim.

Tekrar Samsun Müzesi’ne dönecek olursak, sadece arkeoloji müzesi olmadığının farkındayım ancak minyonlarca yıl öncesinin fosillerinden başlayıp, bir müddet sonra yoğun bir maket topluluğuna dalmak bana pek keyif vermedi. Belki bina maketleri biraz daha küçük ölçekte olabilirdi. Keza bir tekne maketi de neredeyse gözüme giriyordu. Müzede etnografya kısmı bir şekilde (sadece duvarlarla değil) güçlü bir tasarımla ayrışmalıydı diye düşünüyorum. Ayrıca kenara bir yere sıkıştırılan direklere telefon ya da elektrik teli çeken adamları gösteren canlandırma çok mu gerekliydi? O yıllarda Anadolu’nun her yerinde direklere benzer şekilde çıkılmıyor muydu? İlk defa Samsun’da mı keşfedilmiş? Kent müzesi olsa bu canlandırma da kabul edilebilirdi. Belki bir açıklama vardı ama o karmaşada ilgimi çekmeyi başaramamış demek ki.

Çıkışta final güzeldi hakkını yiyemem. Sadece arkeoloji müzesi bile olsa Atatürk’ün belki de en çok anılması gerekli kenttir, Samsun. Müzede çok güzel tanzim edilmiş; Mustafa Kemal Atatürk Samsun’a kurtuluş meşalesini ateşlediği 19 Mayıs 1919 yılından sonra üç kez daha gelmiş. 1924’de, 1928’de ve 1930’da. Daha ne yapsın… Üstelik Atatürk’ün Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren tarih çalışmalarıyla birlikte arkeoloji ve müzeciliğe verdiği önemi düşünecek olursak Samsun Müzesi’ne çok yakışmış.

Müzeden çıkışta çocuklar için düzenlenmiş atölye alanını görüyorum. Ne güzel düzenlenmiş. Dilerim verimli olarak kullanılır ve uzmanlar tarafından düzenli olarak müze eğitimi etkinlikleri gerçekleştirilir.

Başta da bahsettiğim gibi müzeyi ilk ziyaretimdi ve bilinçli ziyaretçi profili dışında bir de aşırı yoğunluk vardı. Amacım tabii ki memleketim Samsun’un yeni müzesini yermek değil. Sorunlu gördüğüm yerleri not düşmek ve takip etmek istiyorum. Elbette ki iyileştirilebilir. Bu konu da ne kadar başarılı olabilirim bilmiyorum ama elimden gelebilecekler için çabalayacağım. Yazarak başladım.

Son olarak bir de eski müzenin durumundan bahsedeyim. Bir ara yıkılacak diye duymuş çok üzülmüştüm. Çocukluğum, ilk müze anılarım, mimar olarak baktığımda da 1970’lerde tasarlanmış derli toplu, işlevine uygun, cephesi çok nitelikli güzel bir yapı… Şimdilerde restore ediliyormuş, duyduğum kadarıyla Anıtlar Kurulu taşınacakmış. Çok sevindim.

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

search previous next tag category expand menu location phone mail time cart zoom edit close